2 Ekim 2007 Salı

Camden Town


Haftasonu gündüzleri en büyük eğlence Londra'da olsa olsa Camden Town denen mekanda vakit geçirmek olsa gerek. Ya da şimdilik ben öyle yapmayı tercih ediyorum diyelim. Tube ile Northern Line üzerinden rahatlıkla ulaşılabilen bu muhiti bu muhit yapan şeyler diye sorabilirsiniz, anlatayım:

Şimdi size "Aman Tanrım, o kadar çok çılgın insan var ki burda, herkes deli, herkes uçuk, herkes kaçık, herkes punk ama aynı zamanda grunge ve bir o kadar da gothic vs.. " biçiminde bir dizi zırva sayabilirim. Hayır aslında o mekanı o mekan yapan bunlar değil, en azından benim gözlemlerim sonucu ulaştığım nokta bu değil. Camden Town, Londra'nın görünürdeki düzenli yaşamına tahammül edemeyen, bu rutini kırmak isteyip, başaramayan, bu sebeple muhalif bir tutum sergilemeye, dikkat çekmeye, tüm ilgiyi üzerine çekmeye çalışan insanların bir araya geldiği bir mekan... Bu insanların normal olduğunu düşünüyoruz ilk bakışta, kim bilir belki de haklıyızdır da.. Ama sorun normal- anormal olmakta ya da olamamakta değil, sorun bu insanların hayatında yolunda gitmeyen -senden, benden, onlardan vs.- çok daha fazla şey olduğunda.. Nacizane şu 20 küsür yıllık yaşamımda birden fazla ecnebi memlekette bulunmuşluğum var, ona güvenerek söyleyebiliorum ki her yerde buna benzer mekanlar mevcut, ama bu çoğunlukla bir semtin belirli bir sokağı veyahut belirli bir sokağın köşesi olur. Londra'daki bir farklı yön ise bu insanları başlı başına bir semti işgal etmiş olmaları. İşin daha komik yanı ise, her gün binlerce, her yıl milyonlarca insanın bu insanları ve onların buradaki yaşamlarını görmek için buraya akın etmeleri, ellerinde fotograf makinalarıyla kare kare o insanları ölümsüzleştirmeye çalışmaları. Bu durum, bu muhitin yerlilerinin de işine geldiğinden, alan memnun satan memnun biçiminde yuvarlanıp gitmeleri..
Bu şu soruyu akla getiriyor, acaba bu tavırları, tutumları sergilemek için toplu halde aynı mekanda mı yer almak gerekir yoksa birden fazla yere dağılmak mı, henüz bilemiyorum.

Aslında şu anda bu satırları yazarken saçmalamaya başladığımı bile hissettim, kimbilir belki de bir çoğunun bırakın dünyayı, kend ülkelerinde olup bitenlerden bile haberi yoktur, şaşırmam sanırım..

Neyse eğlenceli yanlarına gelelim Camden Town'un.. Bir kere bu mekanın ana özelliği, haftasonları kurulan pazarları. Bu pazarlardaki tezgahlarda aradığının envai çeşit nesneyi bulmanız ve hatta mağazalara oranla oldukça ucuza satın almanız mümkün. Türkiye'de hint işi elbise, pantolon takı vs.ye milyonlar vermek artık yok! Ne kadar kazıklandığımı bu haftasonu milyonlar vererek aldığım pantolonum aynısını 5 pounda sattıklarını gördüğümde anladım..

Onun dışında bu mekandaki bir diğer eğlence, pazarın içinde kurulmuş olan ayaküstü büfeler. Buralardan uzak ve ortadoğu mutfaklarının hemen hemen hepsine ulaşmak mümkün..

Ama şöyle rahatsız edici bir yanı var Londra'nın, örneğin bu panayır ortamı saat 6'da nerdeyse sona eriyor, publar 11'de kapanıyor ve hayat burada saat 12'de bitmiş oluyor.. İstanbul'u en çok özleten yanı da bu oluyor bu durumda..

Barfly burada, Londra'da canlı müzik konusunda ismi duyulmuş mekanlardan biri, yakınlarda Bloc Party dinlemek için orada olacağım, izlenimler burada olacaktır..

1 yorum:

ugur parildak dedi ki...

bayilarak okuyorum bunnari..

bi kac sey eklemek istiyorum ki camden town in populer kültürde yer edinmesi hakkinda..

charles dickens in hani su "noel ruhu" konulu bol hayaletli (gecmisin, simdinin ve gelecegin hayaleti) oykusu "a christmas carol" bu camden town etrafinda doner.. zamanında fakirlerin takildigi bir mekan olsa gerek..

bunun yaninda "high fidelity" filminin ve kitabinin gectigi yer de camden town.

ayrica 74 yilindaki punk in cikis noktasi da camden towndaki barlar ama bu son soyledigim hakkinda emin degilim uyduruor olabilirim..