Telefonla konuşmaktan hazzetmeyen bir insandım zamanında, annem ve sedosh dısında kiminle konuşsam –düşünün babam dahil- kendimi sanki bir uçurumdan aşağı itilmeden önceki o stres ortamında gibi hissederdim. Zamanla hayatıma uzun mesafeli –hem ailemden ayrı yaşamaya başlayışımın ortaya çıkardığı gereklilik, hem de karşı cinsle yaşanan- ilişkiler girmeye başladıkça bu durumu aştığımı düşünmeye başlamıştım, çünkü görünürde bir hayli aşama kaydetmiştim. Ta ki Londra’ya gelene kadar, kardeşim olmaz ki resmen yeniden korkar oldum telefondan, her tanımadığım numara aradığında gerilir oldum.. Neden mi? Çok basit, elbette bu İngiliz milletinin aksanından.. zaten ağızlarında sakız varmış gibi konuşmaları yetmezmiş gibi bu konuşma biçiminin telefonun öbür ucundaki insana yaşattığı stresten bihaber, bir de utanmadan anlamamızı istemeleri iyiden iyiye beni geriyor. En son dün gece, kargodaki atm kartımı uygun olduğum bir zamanda okula ulaştırmalarını rica etmek için kargo şirketini aradığımda ne denli ter döktüğümü görünce durumun vehametini anladım. Sorun şurda ki, İngilizcem ne kadar gelişmiş olursa olsun, ne kadar uzun süre burada yaşıyor olursam olayım ben bu insanların telefondaki konuşmalarını algılayabileceğimi sanmıyorum…
Hemen hemen hepsi telefonda bizim sınıftaki İrlandaki kız gibi konuşuyor sanki, hayır derdiniz ne, neden iletişimin bu denli önemli olduğu bu çağda güçlük çıkarıyorsunuz, sorarlar adama !
Ayıp!


2 yorum:
sanirsam ki bu adamlarin, telefondaki igrenclikleri nedeniyle telefonlardan sogumamalari icin dünya üzerindeki en sempatik telefon klubelerine ihtiyaclari var.. yani alenen o telefon kulubelerini neden yaptiklarini anladim su blog entrynizden sonra genc hanimcigim..
dışardan çok sempatik görünen kulübeciklerin hemen hemen hepsinin içi insan vücudundan çıkan bilumum sıvının kokusunu barındırıyor canımın içi.. görmeden önceki o legolarla oynadığım dönemlerimi anımsatan anlar, hatıralar resmen yerle bir olmuş durumda...
Yorum Gönder